Meme Kanseri Erken Tanısı Nasıl Konulur?

Meme kanseri kadınlarda en fazla görülen kanserdir. Dünyada ve ülkemizde kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanseri her 8-10 kadından birinde yaşam boyunca  oluşmaktadır. Fakat çok az kişi bunun önemini anlamakta veya risk altında olduğunun farkına varmaktadır. Bilinmelidir ki; yeni tedavi seçenekleri giderek artmakla birlikte, meme kanserinde başarı erken tanıdan geçmektedir. Meme kanserine erken tanı konulursa hastalıktan kurtulma şansı %96’dır. Bu sebeple erken tarama tetkiklerini yaptırmak ve  sizi erkenden uyaracak ve doktora başvurmanızı sağlayacak belirtileri iyi bilmek gerekmektedir.

Meme kanseri tanısı görüntüleme yöntemleri, klinik muayene bulguları ve şüpheli lezyondan alınan biyopsilerin patoloji sonuçları ile konur. Görüntülemenin temel direği yıllık mamografidir. Memenin yapısal özelliklerine ve bulgulara göre mamografiye meme ultrasonu da eklenebilir. Eskiden analog cihazlarla çekilen mamografiler günümüzde dijital cihazlarla yapılmaktadır.

Erken Tanı için;

Meme muayenesi: Sırt üstü yatarken, oturur pozisyonda, eller başın üzerinde ve eller kalçalarda iken yapılmalıdır. Sırt üstü yatarken memeler göğüs duvarına doğru yayılacağı için daha kolay muayene edilebilir. Meme muayenesi sırasında, meme derisinde ödem, kızarıklık, meme başında akıntı, yara, çekilme ve memelerde büyüklük farkı olup olmadığı incelenir. Memeler ortadaki üç parmağın iç yüzü ile ve dairesel hareketler yapılarak muayene edilir, memelerin herhangi bir kadranında kitle olup olmadığı değerlendirilir. Ayrıca koltuk altı ve meme üst bölgeside muayene edilmelidir.

 Mamografi: Mamografi ile daha küçük meme kanserleri görülebilir. Tarayıcı mamografi, bilateral iki yönlü çekilir. Kırk yaşın üstünde olan kadınların taramasında kullanılır. Ailesinde birinci derece yakınlarında meme kanseri olanlar 35 yaşından sonra dikkatle takip edilmelidir. 40 yaş üzeri kadınlarda her yıl mamografik kontrol tarama programları içinde önerilmektedir. Bu teknik uygulandığından beri meme kanseri saptama oranında yaklaşık % 7’lik bir artış tesbit edilmiştir. Çok sık sorulan bir soruda mamografinin kanser yapıp, yapmadığıdır? Hayat boyu bir kadının mamografi ile alacağı radyasyon dozu bir tomografi çekimi kadardır. Mamografi kansere neden olmaz, hayat kurtarır!

Meme ultrasonu: Özellikle 40 yaşın altında olan kadınlarda memedeki kistik ve solid lezyonları ayırt etmede kullanılır. Kompleks kistler, akustik gölgeler ve düzgün sınırı olmayan solid kitleler, şüpheli bulgular olarak değerlendirilmelidir. Meme dokusu yoğun olan kadınlarda, mamografi ile belirlenemeyen kitlelerin belirlenmesinde meme ultrasonu çok önemlidir.

Magnetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Meme kanseri saptanmasında mamografiden daha hassas; ancak daha pahalı bir yöntemdir. Bu yöntemde radyasyon etkisi söz konusu olmadığı için gebelik sırasında bile rahatlıkla tercih edilebilir. Ayrıca slikon bulunan veya daha önce meme cerrahisi geçirmiş hastalarda mamografiye göre duyarlığı daha yüksektir.

Biyopsi: Memede şüpheli bir durum tespit edildiğinde, iğne biyopsileri temel olarak ince iğne aspirasyonu biyopsisi (İİAB) veya kalın iğne biyopsisi (kor iğne biyopsisi) olarak iki biyopsi türü yapılabilir. İnce iğne biyopsisi sadece tanı koymak amacıyla ve basit enjektör iğneleri kullanılarak yapılır. Buna karşın kalın iğne biyopsileri ise dokuda alındığı için kanser tespiti ile birlikte kansere özgü hormonal reseptör durumlarının da incelenmesine olanak verir. Bu bağlamda kalın iğne ile yapılan meme biyopsinin daha iyi bilgi verdiği söylenebilir. Kalın iğne biyopsileri poliklinik şartlarında yapılır, ameliyathane ve genel anestezi gereksinimi yoktur.

Meme iğne biyopsileri direkt elle yapılabileceği gibi çok küçük, derin yerleşimli veya ele gelmeyen oluşumlar için çeşitli görüntüleme yöntemleri eşliğinde de yapılabilir. Bu bağlamda ultrason, mamografi veya MR eşliğinde yapılan iğne biyopsilerine görüntü eşliğinde biyopsi adı verilir. Örneğin mamografi altında yapılan biyopsiye sterotaktik meme biyopsisi denir.